DOSTLUK AĞACININ SIRRI

Dostluk Ağacının Sırrı

Bir zamanlar, küçük ve güzel bir köyde Ela adında neşeli bir kız yaşarmış. Ela, doğayı çok sever, özellikle köyün hemen yanındaki büyük ormana gitmekten keyif alırmış. Bir gün, ormanda dolaşırken daha önce hiç görmediği bir ağaç fark etmiş. Bu ağaç, diğerlerinden farklıymış; gövdesi altın gibi parlıyor ve yaprakları gökkuşağının renklerinde ışıldıyormuş.

Ela, ağacın yanına yaklaşınca bir ses duymuş. “Merhaba, küçük dostum!” demiş incecik bir ses. Ela şaşkınlıkla etrafına bakmış, ama kimseyi görememiş. Sonra tekrar aynı ses duyulmuş: “Ben buradayım, aşağı bak.”

Ela gözlerini aşağıya çevirdiğinde, ağacın köklerinin arasında küçük bir kapı olduğunu fark etmiş. Kapıyı hafifçe itince, içinde parıldayan bir dünya görmüş. Bu, dostluk ağacının sihirli dünyasıymış!

Ela içeri girdiğinde, minik hayvanların konuştuğunu ve dostça sohbet ettiklerini görmüş. Herkes birbirine yardım ediyor, mutlu mesut yaşıyormuş. Bu dünya, dostluk ve yardımlaşmanın gücüyle ayakta kalıyormuş. Ama ağacın sihri, köyde yaşayan insanların da birbirine iyi davranmasına bağlıymış. Eğer insanlar kavga eder veya birbirini incitirse, ağacın ışığı solmaya başlıyormuş.

Ela, dostluk ağacının sırrını öğrenince çok etkilenmiş. O günden sonra, köydeki herkese bu sihirli dünyayı korumak için dostça davranmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmış. İnsanlar, küçük anlaşmazlıklarını bir kenara bırakıp daha iyi arkadaş olmuşlar.

Ve o günden sonra, köyün yanında duran dostluk ağacı hiç solmamış. Hep parlamış, yaprakları gökkuşağı gibi ışıldamış. Çünkü artık herkes birbirine yardım ediyor, dostlukla yaşıyormuş.

Exit mobile version